Cautionary Questions – RoboPod and the Perpetual Money Machine
-
Thanks for your questions – fielded this time with the able assistance of
Jacob Goldstein, the author of Money: The True Story of a Made Up Thing.
18 Eylül 2009 Cuma
"Faiz indirimleri sürdürülecek" görünüyor
Mali krizin yarattığı durgunluk baskısını azaltmak amacıyla faiz indirimine hız veren Merkez Bankası gecelik faiz oranlarını yarım puan düşürerek yüzde 7.25'e indirdi. Böylece geçen Kasım ayından bu yana yapılan faiz indiriminin toplamı 9.5 puana ulaştı. Merkez Bankası, yaptığı açıklamada, enflasyondaki gerileme eğilimi paralelinde faiz indirimlerine devam edebileceği mesajını verdi.
Faiz kararının yarattığı olumlu havanın katkısıyla gösterge tahvilin faizi yüzde 8.95 ile tüm zamanların en düşük düzeyine geriledi. Ekonomistler, hükümetin Orta Vadeli Program'da sunduğu gerçekçi hedefler çerçevesinde mali dengelerin iyileşmesinin yeni faiz indirimlerine neden olabileceği görüşündeler.
Bu çerçevede, faiz oranlarının yıl sonuna kadar en az bir puan daha düşürülebileceğini öngören uzmanlar, enflasyonun seyrine bağlı olarak değişikliğin devam ettirilebileceğini de kaydediyorlar.
Yatırım bankaları Goldman Sachs, Morgan Stanley ve RBS indirimlerin süreceğinde hemfikir olurken, faiz düşüşünün Türk Lirası'nın değerlenmesi konusunda baskıyı artıracağına da işaret ediyorlar.
İngiltere'de bütçe açığı tarihi rekorda
Küresel mali krizden ABD ile birlikte en ağır hasarı gören İngiltere'de kamu borç stoku tüm zamanların en yüksek düzeyine çıktı. Maliye Bakanlığı'nın açıkladığı verilere göre, borç stoğu Ağustos ayında 16.1 milyar sterline ulaşarak rekor kırdı.
Geçen yılın aynı ayında 9.8 milyar sterlin olan borç stoğunun artmasında, durgunluğun etkisiyle vergi gelirlerinin ciddi bölümünün ekonomiyi canlandırmaya yönlendirilmesiyle bozulan bütçe dengeleri etkili oluyor.
Ayrıca bu rakam, Maliye Bakanı Alistair Darling'in ülke ekonomisinde mali dengeleri yeniden rayına koymak amacıyla attığı adımların da kesintiye uğraması anlamına geliyor.
IMF'den G20'ye 'sözünüzü tutun' çağrısı
Uluslararası Para Fonu, küresel mali krizin bir yılda yoksul ülkelere verdiği zararın büyüklüğüne dikkat çekerek, sanayileşmiş 20 ülkeyi yardım taahütlerini tutmaya çağırdı. Uluslararası Para Fonu Başkanı Dominique Strauss-Kahn, gelecek yıllık dönemde yoksul ülkelerin yaklaşık 55 milyar dolarlık mali yardıma ihtiyaç duyacağını öngördü.
Strauss-Kahn, düşük gelirli ülkelerin küresel krizin yarattığı durgunluktan diğer ülkelere oranla daha fazla etkilendiğine işaret ederek, 2009 yıl sonu itibarıyla bu ülkelerdeki büyüme hızı ortalamasının kriz öncesine oranla yarıya ineceğini öngördü.
Küresel ekonomide canlanmanın gelecek yılın ilk yarısından itibaren etkili olacağını kaydeden IMF Başkanı, buna karşılık yoksul ülkelerin toparlanmasının daha uzun zaman alacağını öngördü.
Krizin insani krize yolaçtığına işaret eden Strauss-Kahn, zengin ülkelerin 2005'te alınan kararlar çerçevesinde 2010'dan itibaren yoksul ülkelere yapacakları yardım miktarını 50 milyar dolara çıkarması gerektiğini hatırlatarak, verilen sözlerin tutulması çağrısında bulundu.
Rating kuruluşlarından Türkiye'ye iyi haber
Hükümetin açıkladığı Orta Vadeli Program'a kredi derecelendirme kuruluşlarından olumlu tepki geldi. Derecelendirme kuruluşları Standard and Poor's ve Moody's Türkiye'nin kredi notu görünümünü iyileştirdi. Moody's, not görünümünü durağandan olumluya yükseltirken, Standart and Poors negatiften durağana çıkarttı.
İki kuruluştan da ayrı ayrı yapılan açıklamalarda, küresel krizin hız yitirmesiyle Türkiye'nin dış borçlanma ihtiyacındaki zayıflamanın mali dengelere olumlu katkı yaptığı ifade edildi.
Moodys Türkiye Analisti Kristin Lindow, yaptığı değerlendirmede, "Hükümet daha önceki kriz dönemlerinde olduğu gibi IMF'den dış destek almak zorunda değil" dedi. Lindow, hükümetin açıkladığı orta vadeli program'la öngörülen tasarruf önlemlerinin mali dengelerde 2009 yılında görülen bozulmayı kademeli olarak tersine çevireceğini de öngördü.
Standard and Poor's analisti Faruk Soussa da programın kamu harcamalarının kontrolü yönünden ılımlı olduğunu belirterek, programla maliye politikalarına yönelik endişelerin azaldığını vurguladı.
Not artırım kararlarını değerlendiren bankacılar, Mısır, Güney Afrika gibi diğer gelişmekte olan ülkeler dikkate alındığında Türkiye'nin notunun iki kademe artırılabileceğini ifade ediyorlar. Türkiye'nin Moody's'den notu BB negatif, Standard and Poors'tan notu BBB negatif düzeyinde bulunuyor.
Labels:
kredi notu,
moody's,
standard and poors,
Türkiye
17 Eylül 2009 Perşembe
Şimşek'ten Çinli yatırımcılara YİD daveti
Türkiye, geçen yıla oranla yarı yarıya azalan yabancı yatırımları artırmanın yollarını arıyor. Bu çerçevede Çin'le işbirliğini artırmak amacıyla görüşmelerde bu ülkede görüşmeler yapan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Çinli firmaları altyapı projelerinde yer almak üzere Türkiye'ye davet etti.
Bakan Şimşek başkanlığındaki Türk heyeti, yap-işlet-devret modeliyle yapılacak büyük projelere Çinli firmaları çağırdı. Gündeme gelen projeler arasında Çanakkale Boğaz geçişi, Ankara-İzmir Otoyolu, Bursa-Osmaneli Hızlı Tren Projesi, hızlı tren garları ve yat limanları yer alıyor.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Türkiye, Çinli yatırımcılar için biçilmiş kaftan" diyerek, Çinli yatırımcılara Türkiye'de üniversitelere destek vererek, kendi projelerinde çalıştırabilecek öğrenci yetiştirmesini önerdi.
Türk-Çin İş Konseyi Başkanı işadamı Hüsnü Özyeğin de, Avrupa insanının yorgun olduğuna işaret ederek, "Türkiye, çin'le ilişkilerini geliştirirse başka, geliştirmezse başka hızla büyüyecek" dedi.
Halen aralarında otomotiv şirketi DFM, madencilik firması China Light, enerji şirketi Ying Li Solar'ın da bulunduğu şirketler Türkiye'de yatırıma hazırlanıyor. Türkiye ayrıca Avrupa ülkelerinin çekilmesi ardından GAP kapsamında önemli yeri olan Ilısu Barajı'nın finansmanı için 500 milyon dolarlık kredi için Çinlilerle görüşüyor.
Yabancı sermaye girişi yüzde 45 azaldı
Mali kriz, Türkiye'ye yapılan yabancı sermaye yatırımlarının yarıya inmesine neden oldu. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütü tarafından hazırlanan 2009 Dünya Yatırım Raporu'na göre, geçen yıl 18 milyar dolar yatırım çeken Türkiye'ye bu yıl yapılacak yatırım tutarının 10 milyar doların altında kalması bekleniyor.
Rapora göre, Türkiye'ye yönelik yabancı yatırımlar yılın ilk yedi ayında 4.9 milyar dolarla geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 58 geriledi.
Uluslararası Yatırımcılar Derneği Genel Sekreteri Mustafa Alper, yatırımların azalmasıyla birleşme ve satın almaların hızla gerilediğini belirterek, yıl sonu itibarıyla bu miktarın 5 milyar doların altına ineceğini öngördü. Geçen yıl şirket birleşmelerinin büyüklüğü 11.6 milyar dolara ulaşmıştı.
Yased Başkanı Piraye Antika da, "Türkiye, büyüme modeli dış finansmana bağlı bir ülke. ancak uluslararası doğrudan yatırım çekmek için şartlar çok daha rekabetçi" dedi.
Rapora göre, 2009 yılı tamamında dünya genelindeki toplam yabancı sermaye yatırımlarının 1.2 trilyon doların altında kalması, 2010 yılında 1.4 trilyon dolara yaklaşması, 2011 yılında ise hız kazanarak 1.8 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Yabancı sermaye yatırımları geçen yıl 1.7 trilyon dolar olurken, en fazla yatırım çeken bölge yüzde 44 ile Avrupa olmuştu.
G20 prim indirimine çare arıyor
Mali krizin ağır hasar verdiği bankacılık sektörüne yönelik düzenlemeler yoğunlaşıyor. Krizin üzerinden bir yıl geçerken, sanayileşmiş 20 ülkenin liderlerinin gelecek hafta yapacakları zirvede denetim konusunda ortak karara varması bekleniyor.
Bu zirve öncesinde Fransa ve Almanya'nın başını çektiği Avrupa Birliği ülkeleri, bankaların üst yöneticilerine verdikleri primlerin kurala bağlanarak sınırlandırılması için ortak görüşbirliği arayışına girdi.
AB liderleri bu çerçevede primlerin banka karlarının belli bir miktarını aşmamasını isterken, İngiltere ve ABD böylesi bir sınırlamaya karşı çıkıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, bankacıların maaş ve primlerinin sınırlanmasında ısrar ederken, pazartesi günü yaptığı açıklamada, bu konuda herhangi bir karar çıkmaması halinde G20 zirvesini terkedeceğini söylemişti.
Gelecek hafta yapılacak G20 zirvesinde ekonomide canlanma işaretlerinin gözlenmeye başlaması ardından, ekonomiyi canlandırma önlemlerinin kademeli olarak kaldırılması da ele alınacak.
16 Eylül 2009 Çarşamba
OECD: Kriz, 25 milyon kişiyi işinden edecek
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD, küresel mali krizin gelecek yılsonuna kadar gelişmiş ülkelerde 25 milyon kişinin işini kaybetmesine neden olacağını açıkladı.
Türkiye'nin de üyeleri arasında yer aldığı OECD'nin hazırladığı araştırma, krizin işsizliği derinleştirdiğini ortaya koydu. Araştırmada, gelecek yıl sonuna kadar OECD ülkelerinde ortalama işsizlik oranının yüzde 10'u aşarak rekor kıracağı iade edildi.
Araştırmada, hükümetlerin krize karşı önlemlerinin kısa vadede işsizliğin artmasını frenlediği, ancak uzun vadeli sorunları çözmediği kaydedilerek, yeni önlemler gerektiği vurgulandı.
Diğer yandan, krizde boy hedefi haline gelen bankacıların yüksek maaş ve primlerine önlem yaklaştı. İngiltere Başbakanı Gordon Brown ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, gelecek hafta yapılacak G20 zirvesinde bankacıların primlerin sınırlandırılması için ortak karar alınmasını istedi.
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, bankacıların skandal yaratan primlerine Pittsburgh'da alınan kararlarla son verilmesini isterken, İngiltere Başbakanı Gordon Brown, "Dünyanın her yanında insanlar bankacılara yüksek primlere karşı tepkili. Bankaların aynı hataları tekrarlamasını önlemek için sınırlamalar gerekiyor" dedi.
Orta Vadeli Program tasarruf önlemleriyle geldi
Türkiye ekonomisinin krizden çıkış stratejisini netleştirecek Orta Vadeli Program, tasarruf önlemlerini öne çıkarttı. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve ekonomi bürokratlarının katılımıyla açıklanan program çerçevesinde, ilaç-tedavi masraflarında tasarruf öne çıkarılarak gereksiz masraflardan kaçınılacak.
Vergi kayıp ve kaçağının azaltılması yanında vergi kontrolünün etkinleştirilmesi hedeflenirken, tarımsal desteklerin yeniden düzenlenmesi kararlaştırıldı.
Gelir Vergisi Yasası'nın gelecek yıl yenilenmesi kararlaştırılırken, yerel yönetimlerin gelirlerini artırmak ve mali yönetimlerini iyileştirici önlemler alınması karara bağlandı.
BABACAN: 2010'DA BÜYÜMEYE GEÇİLECEK
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, orta vadeli programı açıklarken, 2009 yılında yüzde 6 küçülmenin ardından 2010 yılının ilk çeyreğinden itibaren büyümeye geçileceğini söyledi. "Büyümenin potansiyel düzeyine yükselmesini istiyoruz" diyen Babacan, küresel konjonktürdeki iyileşmenin etkisiyle yılın 3. ve 4. çeyreğinde ekonominin önemli ölçüde toparlanacağını öngördü. Babacan, "Özel sektör öncülüğünde büyümeyi desteklemeyi hedefliyoruz" dedi. Açıklanan programa göre, daralmanın 2009 sonunda yüzde 6 olması beklenirken, büyümenin 2010'da yüzde 3.5, 2011'de yüzde 4, 2012'de yüzde 5'e çıkarılması hedefleniyor. Tasarrufların öne çıkarılması öngörülürken, yıl sonu milli gelirin yüzde 40.1'ne ulaşacak kamu harcamalarının 2012 yılında yüzde 37.8'e düşmesi bekleniyor. Babacan, mali kural için yasal altyapı en geç 2010 ilk çeyreğine kadar tamamlanacağını söylerken, "Mali kural taslağı bir süre daha ilgili çevrelerle istişare edilecek" dedi. Mali kuralın sadece bütçenin kısa vadeli yapısıyla ilgili olmadığını kaydeden Babacan, "Bu kuralla gelecek 15 yılda kamu açıkları ile borçlanma ve bütçe dengesinin öngörülebilir hale gelecek" dedi. Mali kuralı olan ülkelerin krizlerden daha az etkilendiğini ifade eden Babacan, Almanya'nın anayasasında mali kuralın yer aldığını kaydetti. Program çerçevesinde bütçe açığının 2009 yıl sonu itibarıyla 62.8 milyar lira, 2010'da 50 milyar lira, 2011'de 45.1 milyar lira ve 2012'de 39.1 milyar liraya gerileyeceği öngörüldü.
VERGİ ARTIŞI DÜŞÜNÜLMÜYOR
Vergi oranlarının düşmesiyle tahsilatın arttığını kaydeden Babacan ancak sistemin daha etkinleştirilmesi gerektiğini söyledi. "Gelir İdaresi'nin kapasitesinin artırılması önemli hedeflerimiz arasında" diyen Babacan, Katma Değer Vergisi, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi'nde artış düşünmediklerini kaydetti. Özelleştirmeye hız verileceğini de kaydeden Ali Babacan, bu çerçevede Ziraat Bankası'ndaki kamu hisselerinin satışının da gündeme gelebileceğini kaydetti. Programda, istihdamın küresel ekonomideki iyileşmeye paralel olarak tekrar artmaya başlayacağı kaydedilirken, işsizlik oranında kademeli bir düşüşün başlayacağı öngörüldü. Orta Vadeli Program çerçevesinde 2010-2012 döneminde yaklaşık 1 milyon 250 bin kişiye istihdam sağlanması hedeflenirken, işsizlik oranının program sonunda yüzde 13.3'e indirilmesi öngörüldü. Programda yıl sonu cari açığın 11 milyar lira olacağı öngörülürken, cari açığın gelecek yıl itibaren artacağı kaydedildi. Buna göre, cari açık 2010'da 18 milyar dolar, 2011'de 22 milyar dolar ve 2012'de 28 milyar dolara çıkması bekleniyor.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, orta vadeli programı açıklarken, 2009 yılında yüzde 6 küçülmenin ardından 2010 yılının ilk çeyreğinden itibaren büyümeye geçileceğini söyledi. "Büyümenin potansiyel düzeyine yükselmesini istiyoruz" diyen Babacan, küresel konjonktürdeki iyileşmenin etkisiyle yılın 3. ve 4. çeyreğinde ekonominin önemli ölçüde toparlanacağını öngördü. Babacan, "Özel sektör öncülüğünde büyümeyi desteklemeyi hedefliyoruz" dedi. Açıklanan programa göre, daralmanın 2009 sonunda yüzde 6 olması beklenirken, büyümenin 2010'da yüzde 3.5, 2011'de yüzde 4, 2012'de yüzde 5'e çıkarılması hedefleniyor. Tasarrufların öne çıkarılması öngörülürken, yıl sonu milli gelirin yüzde 40.1'ne ulaşacak kamu harcamalarının 2012 yılında yüzde 37.8'e düşmesi bekleniyor. Babacan, mali kural için yasal altyapı en geç 2010 ilk çeyreğine kadar tamamlanacağını söylerken, "Mali kural taslağı bir süre daha ilgili çevrelerle istişare edilecek" dedi. Mali kuralın sadece bütçenin kısa vadeli yapısıyla ilgili olmadığını kaydeden Babacan, "Bu kuralla gelecek 15 yılda kamu açıkları ile borçlanma ve bütçe dengesinin öngörülebilir hale gelecek" dedi. Mali kuralı olan ülkelerin krizlerden daha az etkilendiğini ifade eden Babacan, Almanya'nın anayasasında mali kuralın yer aldığını kaydetti. Program çerçevesinde bütçe açığının 2009 yıl sonu itibarıyla 62.8 milyar lira, 2010'da 50 milyar lira, 2011'de 45.1 milyar lira ve 2012'de 39.1 milyar liraya gerileyeceği öngörüldü.
VERGİ ARTIŞI DÜŞÜNÜLMÜYOR
Vergi oranlarının düşmesiyle tahsilatın arttığını kaydeden Babacan ancak sistemin daha etkinleştirilmesi gerektiğini söyledi. "Gelir İdaresi'nin kapasitesinin artırılması önemli hedeflerimiz arasında" diyen Babacan, Katma Değer Vergisi, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi'nde artış düşünmediklerini kaydetti. Özelleştirmeye hız verileceğini de kaydeden Ali Babacan, bu çerçevede Ziraat Bankası'ndaki kamu hisselerinin satışının da gündeme gelebileceğini kaydetti. Programda, istihdamın küresel ekonomideki iyileşmeye paralel olarak tekrar artmaya başlayacağı kaydedilirken, işsizlik oranında kademeli bir düşüşün başlayacağı öngörüldü. Orta Vadeli Program çerçevesinde 2010-2012 döneminde yaklaşık 1 milyon 250 bin kişiye istihdam sağlanması hedeflenirken, işsizlik oranının program sonunda yüzde 13.3'e indirilmesi öngörüldü. Programda yıl sonu cari açığın 11 milyar lira olacağı öngörülürken, cari açığın gelecek yıl itibaren artacağı kaydedildi. Buna göre, cari açık 2010'da 18 milyar dolar, 2011'de 22 milyar dolar ve 2012'de 28 milyar dolara çıkması bekleniyor.
Çağlayan'dan otomotivde iyi haber
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, otomotiv sektörünün vergi teşviklerinden fazlasıyla yararlandığını söyledi. Çağlayan, Renault'un 2011 yılından itibaren elektrikli otomobil ihtiyacını Türkiye'deki fabrikalarından karşılayacağını kaydetti.
15 Eylül 2009 Salı
Bütçe açığı 8 ayda yüzde 780 arttı
Bütçe açığı, Ocak-Ağustos döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 780 artarak 31 milyar 336 milyon TL’ye ulaştı. Geçen yılın ilk sekiz ayında bütçe 4 milyar 610 milyon TL fazla vermişti.
2009’un sekiz aylık dönemde bütçe gelirleri yüzde 4.4 azalarak 140 milyar 405 milyon TL’ye gerilerken, bütçe giderleri ise yüzde 20.7 artışla 171 milyar 741 milyon TL oldu.
Mali Tatil nedeniyle geçen ay açıklanmayan Temmuz ayında bütçe açığı yüzde 99.2 artışla 6 milyar 607 milyon TL açık verirken, Ağustos ayında ise bütçe açığı yüzde 125.4 artışla 1 milyar 525 milyon TL’ye yükseldi.
Maliye Bakanlığı Temmuz ve Ağustos Dönemi Bütçe Gerçekleşme Raporlarını açıkladı. Mali Tatil nedeniyle Temmuz bütçesini geçen ay açıklamayan Maliye Bakanlığı, Eylül'de Temmuz ve Ağustos ayı bütçelerini geçen yıl olduğu gibi birlikte açıklamış oldu.
Krizin varlıkları eritti, Avrupa Amerika'yı geçti
Mali krizin finans ve gayrimenkul sektöründe yarattığı kayıp, ülkelerin varlıklarında ciddi azalmaya neden oldu. Danışmanlık firması Boston Consulting Group tarafından yapılan araştırmaya göre, Avrupa dünyanın en varlıklı bölgesi sıralamasında Kuzey Amerika'yı geride bıraktı.
Avrupa'da 2008 yılında yönetim altındaki varlıklar 32.7 trilyon dolar olurken, ABD ve Kanada'nın oluşturduğu Kuzey Amerika'daki varlıklar 2008'de 29.3 trilyon dolara indi. Varlık miktarındaki hızlı değişimde doların euro karşısında güç kaybı da etkili oldu.
Buna karşılık, Amerika en zengin ülke olmaya devam etti. ABD'de yönetilen varlıkların miktarı 27.1 trilyon dolar olurken, bu ülke 4 milyon kişiyle dünyanın en fazla milyonere sahip ülkesi oldu. ABD'nin ardından en zengin ikinci ülke 13.5 trilyon dolarlık varlıkla Japonya olurken, bu ülkedeki milyoner sayısı 1 milyonu buluyor.
2001'den bu yana yapılan araştırmada ilk kez geçen yıl küresel zenginlik azaldı. Dünya genelinde yönetilen varlıklar yüzde 11.7 azalarak 92.4 trilyon dolara indi.
En yüksek ceza Merkez Bankası Vakfı'na kesilmiş
Maliye Bakanlığı, Doğan Yayın Holding'e verilen 3.8 milyar liralık vergi cezasına yönelik eleştirileri yanıtladı. Bakanlık, "Hiçbir mükellefe özel uygulama yapılmadı" derken, en büyük vergi cezasının Doğan Grubu'na verilmediğini kaydetti.
Maliye'nin açıklamasına göre, en büyük vergi cezası verilen kurum Merkez Bankası Vakfı oldu. Doğan Yayın Holding'e bir defada kesilen 3.8 milyar liralık vergi cezasına karşılık, Merkez Bankası Vakfı'na toplamda 5 milyar liralık vergi cezası verildi.
Gelirler kontrolörleri, 2002-2003 yıllarına ait 1.9 milyar liralık vergi kaçağı tespit ettiği Vakfa 2004-2007 yıllarına ait hesaplarıyla ilgili olarak toplam 3 milyar lira vergi aslı ve cezası faturası çıkardı. 2002 ila 2007 arasındaki dönemlere ait verilen vergi cezasının toplamı ise 5 milyar liraya ulaştı.
Bu yıl içinde verilen en büyük cezalardan birisi de İngiliz petrol şirketi BP'ye kesildi. BP'ye vergi aslı ve gecikme faizi ile birlikte 474 milyon lira vergi cezası kesildi.
Labels:
aydın doğan,
doğan holding,
merkez bankası,
vergi
Mevsimsel etkiyle işsizlik Haziran'da geriledi
Türkiye'de işsizlik oranı Haziran sonu itibarıyla yüzde 13'e indi. İşsizlik oranı böylece Mayıs ayındaki yüzde 13.6 düzeyine göre 0.6 puan geriledi. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, Mayıs sonunda 3 milyon 382 bin olan işsiz sayısı, Haziran ayında 3 milyon 269 bine geriledi.
Açıklanan verilere göre, Mayıs'ta yüzde 17 olan tarım dışı işsizlik oranı Haziran'da yüzde 16.4'e geriledi. Ekonomistler, işsizlik oranındaki iyileşmede mevsimsel etkilerin belirleyici olduğuna işaret ederken, Mayıs ayından bu yana kötüye gidişin zayıfladığını kaydettiler.
Uzmanlar, istihdamda kalıcı bir iyileşmenin gelecek yılın ikinci çeyreğinden sonra gözleneceğini öngörüyorlar. Mayıs ayında yüzde 24.9 olan genç nüfusta işsizlik oranı ise Haziran'da yüzde 23.7'ye geriledi. Bu rakam geçen yılın Haziran ayına yüzde 18 düzeyindeydi.
Krizin etkisiyle geçen Eylül ayından bu yana artışta olan ve Şubat'ta yüzde 16.1'le rekor düzeye çıkan işsizlik oranı Mart ayı itibariyle düşüşe geçmişti.
Lehman'ın batışı finansın çehresini değiştirdi
Herşey, Amerikan gayrimenkul sektörünün yavaşlamasıyla başladı. 2006-2008 döneminde gayrimenkul fiyatlarında yüzde 20'ye varan gerileme, konut kredisine dayalı menkul kıymet ihracı yapan bankaları zor durumda bıraktı.
Tarih 15 Eylül 2008'i gösterdiğinde ise, bu tür menkul kıymetlerin satışında liderlik yapan yatırım bankası Lehman Brothers, yükümlülüklerini yerine getiremeyeceğini açıklayarak iflas koruma başvurusunda bulundu. 158 yıllık geçmişe sahip Lehman Brothers'in 613 milyar dolar borçla batması, dünya genelinde gerek kamuda gerekse finans sektöründe şok dalgaları yarattı.
Borsalarda bir günde yüzde 20'ye varan düşüşler yaşanırken, Lehman'ın batışı binlerce çalışanın işini kaybetmesine neden oldu. Lehman'ın Başkan Yardımcısı Larry McDonald, o günü şöyle anlatıyor:
"15 Eylül finans sektörünü temelden değiştirdi. Konuştuğum herkes finans sektörünün sonunun geldiğini söylüyordu. Devlerin ağladığı bir gündü.
Daha sonra ABD Başkanı Barack Obama tarafından, "Tüm sistemin hatası" olarak nitelendirilen Lehman'ın batışı, birbiri ardına pek çok bankanın iflasına ve el değiştirmesine neden oldu. Aynı gün, Bank of America, rakibi Merill Lycnh'i alırken, bir hafta sonra Amerikan Hazinesi finans sektörünün sigortacısı AIG'i kurtardı.
Dönemin Amerikan Maliye Bakanı Henry Paulson, finans sektörüne güven vermek amacıyla 700 milyar dolarlık kurtarma paketi açıklarken, Kongre'nin bu paketi onaylaması Ocak ayını buldu.
Onbinlerce kişinin işsiz kalmasına yol açan krizin etkileri, merkez bankalarının faiz indirimleri ve hükümetlerin canlanma paketleriyle telafi edilmeye çalışıldı. Mart ayından bu yana ise yatırımcı güveninin geri dönmesiyle ekonomilerde canlanma işaretleri gözleniyor.
Ancak Lehman Brothers'in eski Başkan Yardımcısı Larry Mcdonald'ın sözleri, yaşanan durumu çok iyi özetliyor:
Hasta durumdaki ekonomi, yaşam destek ünitesine bağlı olarak hayatını sürdürüyor. Verilen parasal genişleme gibi deneysel ilaçların ne kadar etkili olduğu ise tartışmalı. Yakın bir gelecekte hastanın ayağa kalkması ise çok zor.
Borsalar yaralarını hızlı sardı
Küresel mali krizle birlikte hızla gerileyen borsalar, Lehman Brothers'in batmasının üzerinden bir yıl geçmesi ardından hızlı toparlanmayı başardı. Wall Street'in 1929 Buhranı ile karşılaştırılan mali kriz karşısındaki hızlı düşüşü, Eylül 2008'den Mart 2009'a kadar sürdü.
Wall Street'te Standard and Poor's 500 Endeksi'ndeki düşüş altı ayda yüzde 45'e ulaşırken, bu harekete paralel şekilde diğer borsalardaki gerileme yüzde 50'yi buldu. Aralarında Türkiye'nin de yer aldığı sanayileşmiş 20 ülke borsalarının bu dönemdeki performansına bakıldığında, en hızlı düşüşü gösteren yüzde 61'le İstanbul Menkul Kıymetler Borsası oldu.
Mart ayından itibaren sanayileşmiş ülkelerin birbiri ardına açıkladığı canlanma önlemlerinin sonuç vermeye başlaması ve öncü göstergelerin durgunluğun bir buhrana dönüşmeyeceğine yönelik beklentilerin güç kazanması, dünya genelinde borsaların yönünü yukarıya çevirmesine neden oldu. 9 Mart'ta en düşük seviyesini gören Wall Street o günden bu yana tempolu yükselişini devam ettirdi.
Amerika'da yükseliş yüzde 53'ü bulurken, sanayileşmiş 20 ülke arasında en hızlı yükselişi gösteren yüzde 133'lük artışla İstanbul Menkul Kıymetler Borsası oldu. Türkiye'yi yüzde 125'le Endonezya, yüzde 112 ile Hindistan izlerken Brezilya'da yükseliş yüzde 105'i, Rusya'da ise yüzde 94'ü buldu.
Krizle birlikte Amerikan finans sektörünün çalkalandığı geçen Eylül ayından bu yana bakıldığında ise en hızlı yükselişi gösteren ülkelerin başında gelişmekte olan ülkeler önde yer alıyor. Buna gore, Çin'de yükseliş yüzde 50'yi, Brezilya'da yüzde 16'yı bulurken, Endonezya'da bu oran yüzde 14, Güney Afrika'da ise yüzde 5'i buluyor.
İstanbul Borsası'nda ise bu dönemde yüzde 8'lik gerileme gözlenirken, Wall Street'in göstergesi Standard and Poor's 500 Endeksi'nde düşüş yüzde 16'yı buluyor. Endekslerin yıllık performansı dikkate alındığında en fazla gerileme yaşanan ülkeler ise yüzde 17 ile Rusya ve yüzde 29'la Suudi Arabistan. Bu düşüşte özellikle petrol fiyatlarının geçen yıla oranla yarıya inmesi de etkili olsa gerek.
Canlanma işaretleri var ama...
İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth'den Amerika'nın otomotiv başkenti Detroit'te işini kaybeden otomotiv işçilerine kadar herkes, küresel mali krizin nasıl daha önceden farkedilemediğini öğrenmek istiyor.
Bu sorunun yanıtı, bazı ekonomistlerin verdiği gibi “bizim geleceği gösteren kristal küremiz yok” olabileceği gibi, ekonomistlerin geniş bir veri setiyle yakın geleceğe yönelik yaptığı tahminlerin dahi yetersiz kalabileceğine işaret ediyor. Krizin üzerinden bir yıl geçmesi ardından, bu sürece yönelik değerlendirmeleriyle bazı isimler öne çıkıyor.
Başta New York Üniversitesi Öğretim Üyesi, “Doktor Kıyamet” Nouriel Roubini, canlanmanın başladığına işaret ederken, sistemik risklerin sürmesinden ötürü toparlanmanın bir hayli kırılgan olacağını düşünüyor.
Eski IMF Başekonomisti Kenneth Rogoff ise, daha kötümser bir ifadeyle, “Halen uyutulan finans krizinin yavaş yavaş bir kamu borçlanma krizine dönüşme olasılığı yüksek” görüşünde. Ekonominin durumunu kalp krizi geçirme olasılığı yüksek obezite, yüksek tansiyon ve kollesterol değerlerine sahip bir hastaya benzeten Rogoff, “Hiçbir ekonomi krize karşı tam anlamıyla korunaklı değil” diyor.
2001 Nobel Ekonomi Ödülü'nün sahibi Columbia Üniversitesi'nden Joseph Stiglitz de, krizin başladığı ülke olan ABD'de bankacılık sektöründeki yapısal sorunların çözümlenmemesi nedeniyle daha büyük risklerin oluştuğu görüşünde.
Prof. Stiglitz, “Başta Amerika olmak üzere pek çok ülkede batamayacak kadar büyük bankaların sayısı daha da arttı. Sorunlar kriz öncesinden de büyük” diyor. Stiglitz, canlanma planlarına karşılık, “Küresel ekonomi uzun yıllar zayıf ve hastalıklı görünümünü koruyacak” diyor.
Kriz sürecinde finans sistemini denetlemesi görevi biçilmeye hazırlanan Uluslararası Para Fonu da kriz konusunda çok da farklı düşünmüyor. IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn, “Sanayileşmiş ülkelerde canlanma işaretleri gözlenmesine karşılık, küresel krizin bittiği henüz söylenemez” diyor.
Strauss-Kahn, “Politikacıların hafızasında krizin geride kaldığına yönelik bir görüşün yerleşmesi son derece tehlikeli. Almanya ve Fransa'da canlanma işaretlerine karşılık bu ülkelerde işsizlik daha da artacak” diyor.
Krizin kişi başına maliyeti 10 bin doları buldu
ABD'de başlayarak tüm dünyayı etkisi altına alan küresel mali krizin yıldönümü yaşanırken, krizin sanayileşmiş ülkelere maliyeti netleşiyor. BBC'nin Uluslararası Para Fonu ve G20 verilerinden yaptığı araştırmaya göre, sanayileşmiş ülkeler krizin etkilerini silmek amacıyla kişi başına 10 bin dolar harcadı.
Uluslararası Para Fonu verilerine göre, sanayileşmiş ülkeler krizin hasarını gidermek amacıyla 10 trilyon dolar harcarken, en yüksek harcamayı yapan ülkeler İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri oldu.
Harcamaların ülkelerin milli gelirine oranına bakıldığında İngiltere milli hasılasının yüzde 94'ünü krizle mücadele için harcarken, ABD'de bu oran yüzde 25 olarak gerçekleşti.
Bu çerçevede İngiltere'de kişi başına harcanan miktar 16 bin 700 doları bulurken, ABD'de bu rakam 10 bin dolar düzeyinde bulunuyor. Yapılan bu hesaplamalara finans sektöründeki hasarın onarılması için harcanan para dahil edilirken, sektöre verilen ek teminat ve garantiler eklenmemiş durumda bulunuyor.
Euronews Türkçe yayına başlıyor
TRT, uluslararası haber kanalı Euronews’de yüzde 15.70’lik hissenin sahibi oldu. Anlaşma gereğince, Euronews’in dokuzuncu dili olarak günde 24 saat Türkçe yayın yapılacak.
Çok dilli uluslararası kanalı Euronews ve Avrupa Yayın Birliği (EBU) üyesi Türk Radyo-Televizyon Kurumu (TRT) ortak yaptıkları açıklama ile, TRT’nin yüzde 15.70 ile Euronews’te hisse sahibi olduğunu açıkladı. Bu yıl imzalanan anlaşma gereğince, Ocak 2010 itibariyle Euronews’in yayın dillerinden biri de Türkçe olacak. Almanca, Arapça, İspanyolca, Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Portekizce ve Rusça ile birlikte, Euronews’in dokuzuncu dili olarak günde 24 saat boyunca Türkçe yayın yapılacak.
TRT Fransız Televizyonu (yüzde 25.37), RAI (yüzde 22.84), ve RTR (yüzde 16.94) ardından dördüncü hisse sahibi oldu. TRT’nin de katılmasıyla, Pier Luigi Malesani’nin başkanlığını ettiği Euronews Denetleme Kurulu, artık 14 üyeden oluşacak. 2010’dan itibaren Türkçe Euronews, 34 uydu aracılığıyla bütün dünyaya yayınlanacak.
Euronews dağıtıcı dijital ağlar yoluyla (kablo, ADSL, uydu ) 150 ülkede 293 milyon insana ulaşacak. Euronews web portalı www.euronews.net de Türkçe’yi 9. dil olarak ekyecek.
TRT de aynı zamanda Euronews’in Türkçe versiyonunu Türkiye ve Türkçe konuşulan komşu ülkelerdeki 17 milyondan fazla haneye çeşitli dağıtım ağları üzerinden yayın yapacak.
TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, "TRT Euronews'in en büyük hissedarlarından biri olarak önemli bir adım atmıştır. İnanıyorum ki bu ortaklık sadece Türkiye’nin AB’ye katılım sürecine olumlu katkı sağlamakla kalmayıp, Türkiye ile ilgili daha çok haber yayınlanması, ülkemizin tanıtımının yapılması ve her iki kuruluşun karşılıklı bilgi ve tecrübe paylaşımı anlamında da büyük fayda sağlayacaktır" dedi.
14 Eylül 2009 Pazartesi
Roubini: Lehman kurtarılsa da kriz geliyordu
Küresel krizi iki yıl önceden öngören New York Üniversitesi'nden Profesör Nouriel Roubini, Lehman Brothers kurtarılsa bile krizin derinleşeceğini söyledi. Roubini, CNBC'nin yayınında Lehman'ın batmasının yıldönümünde krizi ve krizle dolu geçen bir yılı değerlendirdi.
Obama: Tarih tekerrür edemez!
ABD Başkanı Barack Obama, Lehman Brothers'ın batışının yıldönümünde gerçekleştirdiği konuşmasında "Tarih tekerrür edemez!" dedi. Finans çevrelerine bir uyarı niteliğindeki konuşmasında, yeni bir kurtarma veya destek paketi hazırlanmayacağı sinyalini net bir şekilde verdi.
Ülke ekonomisinin 1929 Buhranı'nının benzer büyüklüğünde bir krizden döndüğünü dile getiren Obama ayrıca, finans yöneticilerinin sorumsuz davranışlarına izin verilmeyeceğini dile getirdi.
ABD Başkanı, finans çevrelerine yönelik konuşmasında, "Lehman Brothers'ın batışından birşeyler öğrenmeleri gerekirken, gösrmezden gelmeyi tercih ediyorlar." ifadesini kullandı.
Obama, küresel mali kriz dolayısıyla yaşanan sert düşüşün sona erdiğini de dile getirdi.
Bankacılık sektörü karlılığını koruyor
Bankacılık sektörünün 2009 yılı ikinci çeyreğindeki net karı, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 33 oranında artarak 11 milyar lira düzeyine ulaştı.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından 3 ayda bir hazırlanan 2009 yılının ikinci çeyreğine (Nisan-Mayıs-Haziran) ilişkin Finansal Piyasalar Raporu'' yayımlandı. Rapora göre, 2009 yılının ikinci çeyreğinde sektörün mevduat, katılım ve kredi müşteri sayıları arttı. Takibe düşen kredi kartı müşterisinin toplam kredi kartı müşterisine oranı ise, 2009 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 8'e ulaştı.
Haziran ayı itibariyle bankacılık sektöründe toplam aktifler 768 milyar liraya ulaşırken iç talepteki daralma ve beklentilerin küresel krizden olumsuz etkilenmesi, toplam aktiflerin en büyük bileşeni durumundaki kredilerin artış hızını yavaşlattığı kaydedildi. Sektörün toplam kredileri, Haziran ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7,4 artarak 368 milyar lira oldu.
Sektörün en önemli yabancı kaynağı olan mevduat, 468 milyar lira düzeyine ulaştı.
BBDK Raporunda, "Sektörün güçlü öz kaynak yapısı devam etmekte olup, Haziran ayında toplam öz kaynaklar 98 milyar liraya ulaştı." ifadesine yer verildi.
Rapora göre, son 6 aydır azalma eğiliminde olan bireysel krediler, Haziran ayı itibariyle artış gösterdi. Son dönemde faiz oranlarında yasanan gerileme, bireysel kredileri olumlu etkiledi. Bir önceki çeyreğe göre, tüketici kredileri yüzde 3,7, kredi kartları yüzde 6 artmış olup, bireysel krediler dışındaki kredi gruplarında, genel olarak azalma yasandı.
Roubini'den "bin banka batacak" uyarısı
Küresel krizi iki yıl önceden haber veren New York Üniversitesi Ekonomi Bölümü'nden Prof. Nouirel Roubini, ABD ekonomisinin tüketici harcamalarından yoksunluk ve ticari gayrimenkul piyasalarının çöküşü nedeniyle zor günler göreceğini söyledi.
Ekonomide çift dipli durgunluk yaşanması tehlikesi olduğu ve en iyi ihtimalle U-tipi canlanma görüleceğini kaydeden Roubini, "Daha fazla bankanın batması muhtemel, gayrimenkul fiyatlarında daha fazla düşüş için de yer var" dedi.
Bunlara ek olarak hükümet dışı tahvillerde baskı yaşanacağına dikkat çeken Prof. Roubini, kredi piyasalarının halen donmuş halde olduğunu ve tüketicilerin harcadıklarından daha fazla tasarruf edeceklerini ifade etti.
"Finansal sistem ağır zarar gördü ve bu durum yalnızca bankalarla sınırlı değil. Krizin sonu itibarıyla 1000 finansal kuruluş batmış olacak" diyen Roubini, gelecek yıl konut fiyatlarında yüzde 12 daha düşüş beklediğini söyledi. Bu durumda piyasada toplam üşüş yüzde 40’a çıkacak. Ekonomist ayrıca konut sahiplerinin yarısının mortgage kredi borcunun konut değerlerini aşacağını tahmin etti.
Roubini, ayrıca Lehman'ın iflas için de "Lehman'ın kurtarılıp kurtarılmaması bir şeyi değiştirmezdi. Lehman krizin nedenlerinden değil sonuçlarından biriydi" dedi.
Avrupa ekonomileri toparlanma yolunda
Küresel krize karşı canlanma önlemlerine hız veren hükümetler bunun sonuçlarını alıyor. Avrupa Komisyonu, Euro Bölgesi'nin yılın üçün çeyreğinden itibaren büyümeye döneceğini açıkladı. Komisyon'dan yapılan açıklamada yıl sonu daralma tahmini Mayıs'ta açıklandığı üzere yüzde 4'te tutulurken, dönemler itibarıyla yüzde 0.2 ve 0.1 büyüme öngörüldü.
AB Komisyonu yetkilileri, öncü göstergelerin durgunluktan çıkış işaretleri verdiğini kaydederken, ekonominin tam anlamıyla bir dönüm noktasında olduğu görüşündeler.
Komisyonun mali işlerden sorumlu üyesi Joachim Almunia, görünümdeki iyleşmenin temel nedeninin, merkez bankaları ve bankaların ekonomiye görülmedik miktarda para aktarması olduğunu kaydettil. Almunia, yaptığı açıklamada, "Canlanma önlemleri gelecek yılda da sürdürülmeli, ancak Avrupa Birliği artan bütçe açıkları karşısında bir çıkış stratejisi üzerinde çalışmalı" dedi.
Avrupa Komisyonu verilerine göre, yıl sonu itibarıyla enflasyonun yüzde 0.4 olması bekleniyor.
Maliye, otomotivde hurda teşviği hazırlığında
Hükümetin ekonomiyi canlandırmak üzere otomotiv sektörüne yönelik Özel Tüketim Vergisi ve Katma Değer Vergisi indirimleri sona yaklaşıyor. Ekonomi yönetimi 30 Eylül'de sona erecek indirimleri sürdürmek yerine otomotiv sektöründe hurda teşviki verilmesini planlıyor.
Maliye Bakanlığı'nın, teşviklere yönelik kararını çarşamba günü Ekonomik Koordinasyon Kurulu'nun toplantısında netleştirmesi bekleniyor. Maliye yetkilileri, bu çerçevede yurtdışındaki hurda teşviklerinin gözden geçirildiğini belirtirken, bir yıl ve üzerinde yaşa sahip araçlara indirim yapılabileceğini ifade ediyorlar.
16 Mart tarihinde uygulamaya giren, 16 Haziran'da da kapsamı daraltılarak yeniden uzatılan ÖTV ve KDV indirimi, 30 Eylül'de sona eriyor. Türkiye'de 2003 yılında geçici süreyle hurda indirimi yapılmış, bu çerçevede 20 yaş üzerindeki araçlara indirim imkanı sağlanmıştı.
Öte yandan, ekonomistler bu tür bir kararın otomotiv sektöründeki kayıpları gidermekte yeterli olmayabileceği görüşündeler. Otomotiv Distribütörleri Derneği, daha önce yaptığı bir araştırmada, 16 yaş üzeri araçların hurdaya çıkararak, yeni araç alanlara 3 bin 500 lira ÖTV indirimi uygulanması halinde otomobil fiyatlarında yüzde 10, 5 bin liralık hurda indiriminde de yüzde 14'lük düşüş öngörmüştü.
İstanbul Borsası'nda seans saatleri uzuyor
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, yurtdışıyla paralel işlem saatleri yaratmak çerçevesinde, ikinci seansın saatini uzatmayı kararlaştırdı.
Borsa Başkanlığı'nın Kamuyu Aydınlatma Platformunda (KAP) yayımlanan açıklamasında, Hisse Senetleri Piyasası Müdürlüğünün 14 Eylül 2009 tarih ve 306 sayılı Genelgesi'nde düzenlenen, İMKB Yönetim Kurulunun 11 Eylül 2009 tarihli kararı doğrultusunda ikinci seansın 30 dakika uzatılmasına karar verildiği kaydedildi.
Açıklamada, söz konusu karar uyarınca saat 14'te başlayan ikinci seansın, saat 1700 yerine 1730'da tamamlanacağı kaydedildi. 19 Ekim 2009 tarihinde yürürlüğe girecek bu düzenleme sonrasında Hisse Senetleri Piyasası seans saatleri şöyle olacak: "1. Seans: 09:30 - 12:30, 2. Seans:14:00 - 17:30"
Çin ve ABD ticaret savaşına girişti
Küresel krizin önüne geçmek amacıyla ticarette korumacılığı önlemeye çalışan sanayileşmiş ülkeler, kendi aralarında gümrük vergisi kavgasına girişti. ABD, Çin'den ithal ettiği otomobil lastiğinde yüzde 4 olan gümrük vergisi oranını 35'e çıkarması, Çin'in büyük tepkisine yol açtı.
Çin hükümeti, bu çerçevede ABD'den yaptığı tavuk eti ve otomobil yedek parçası ithalatına yüksek vergi getirmeye hazırlanıyor. Başkan Obama'nın destek verdiği gümrük vergisi artışında, lastik sektöründe yaşanan 7 bin işgücü kaybının etkili olduğu belirtiliyor.
Çin Ticaret Bakanı Şen Deming, Amerika'nın gümrük vergisi kararının dünyaya hatalı bir mesaj verdiğine işaret ederek, "Yapılan bu korumacılık eylemi, sadece Dünya Ticaret Örgütü kararlarını değil Nisan ayında G20 zirvesinde alınan kararları da çiğniyor" dedi.
ABD yönetimi, Çin'in herhangi bir misillemeye karar vermesi halinde, bunu Dünya Ticaret Örgütü'ne şikayet edeceklerini ifade ediyorlar. ABD Ticaret Bakanlığı verilerine göre, Çin'den yapılan lastik ithalatı 2004 yılında 14.6 milyon düzeyindeyken, 2008'de 46 milyona ulaştı. Aynı sürede ise toplam 7 lastik fabrikası kapandı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)