25 Şubat 2011 Cuma

MB Başkanı Yılmaz'dan 'beklemedeyiz' mesajı

Merkez Bankası, Kasım sonunda aldığı önlemler çerçevesinde kredi hacmindeki genişlemeyi frenlemeye çalışırken; Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz önlemlerin sonuçlarını görmek üzere Mart sonuna kadar beklenmesi gerektiğini söyledi. Manisa Ticaret ve Sanayi Odası'nda konferans veren Durmuş Yılmaz, sürdürülebilir bir kredi büyümesini hedeflediklerini belirterek, "kredilerde fiyattan çok miktar üzerinde etkili olmaya çalışıyoruz" dedi. Başta Libya olmak üzere Kuzey Afrika'daki ülkeleri etkisi altına alan olayların ekonomi üzerinde etkisinin henüz netleşmediğini söyleyen Yılmaz, "Petrol fiyatlarında 10 dolarlık artış yıllık enflasyona 0.4 puan artış yaratır" dedi. Yılmaz, emtia fiyatlarının etkisiyle enflasyonda artış baskısına dikkat çekerek, 28 Nisan'da yapılacak yılın ikinci enflasyon raporuna yönelik toplantıda yüzde 5.9'luk yılsonu enflasyon tahminini yükseltebileceklerini söyledi. Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, Şubat ayında baz etkisiyle fiyatların düşeceğini, daha sonrasında işlenmemiş gıdaya bağlı yükselişin yaşanabileceğini ifade etti.

IIF: Gelişen ülkülere fon girişi 960 milyar $'ı bulacak

Ortadoğu'da tırmanan gerilim, gelişen piyasalara yönelik yapılan tahminleri henüz etkilememiş görünüyor. Dünya finans sektöründen 400 önemli kurumu bünyesinde barındıran Uluslararası Finans Enstitüsü IIF, bu yıl gelişen piyasalara fon akımının 960 milyar doları bulacağını öngördü. Kuruluş hazırladığı raporda, 2010 yılında yüzde 50 artarak 908 milyar dolara çıkan gelişmiş piyasalara fon akımının gelecek yıl 1 trilyon doları aşacağı tahmininde bulundu. Raporda, Çin'in geçen yıl 227 milyar dolar yabancı sermaye yatırımı çektiği ifade edilirken; gelişmiş ülkelerde merkez bankalarının düşük faiz politikasının gelişen piyasalara fon akımına hız verdiği vurgulandı. Gelişen piyasalarda borsalara yapılan yatırımlara yönelik risklere de değinilen raporda, carry trade işlemlerinin yön değiştirmesinin küresel finans sektörünün istikrarını olumsuz yönde etkileyebileceği vurgulandı.

24 Şubat 2011 Perşembe

Nomura'nın felaket senaryosu: Petrol 220 dolar

Japon Nomura Bank, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki şiddet olaylarının yayılması sonucu ''Libya ve Cezayir'in birlikte petrol üretimini durdurması halinde petrolün varil fiyatının 220 doları aşabileceği'' tahmininde bulundu. Nomura Bank'tan yapılan değerlendirmede, petrol fiyatlarında şu andaki durum 1990-1991'de Körfez Savaşı sırasında, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütünün (OPEC) atıl kapasitesini günlük 1,8 milyon varil azaltması nedeniyle yedi ayda fiyatların yüzde 130 arttığı dönemle karşılaştırıldı. Değerlendirmede, ''Libya ve Cezayir petrol üretimini birlikte durdurursa petrol fiyatları varil başına 220 doları aşabilir ve OPEC'in atıl kapasitesi günlük 2,1 milyon varil azalır, Körfez Savaşı sırasında görülen seviyelere benzer ve petrol fiyatlarının 2008 yılında 147 dolara ulaştığı zaman gibi'' denildi.

Almanya'da büyüme son çeyrekte %0.4 büyüdü

İhracatın güçlenmesiyle Avrupa'nın lider ekonomisi Almanya'da büyüme son çeyrekte yüzde 0.4 arttı. Yıllık bazda yüzde 4 büyüme gözlenen ülkede, ihracat artışının büyümeye katkısı yılın son çeyreğinde 0.7 puan oldu. Sanayi sektörünün büyümeye katkısı 0.2 puan olurken, bireysel tüketim büyümeye 0.1 puanlık katkıda bulundu. Alman ekonomisi 2010 yılının genelinde ise yüzde 3.6 büyüme gösterdi. Ekonomistler, 1969'dan bu yana en ağır kış koşullarını yaşayan ülkede inşaat sektörünün bu nedenle hız kestiğini söylerken, büyümedeki artışın hızlanarak devam edeceğini ifade ettiler. Almanya Merkez Bankası Başkanı Axel Weber, son yaptığı açıklamada, Merkez Bankası'nın 2011 yıl sonu büyüme hedefini yüzde 2'den yüzde 2.5'e çıkarıldığını söylemişti. Almanya'da yatırımcı güveni Ocak ayı itibariyle tüm zamanların en yüksek düzeyine çıkarken, işsizlik oranı yüzde 7.4 ile son 20 yılın en düşük düzeyinde bulunuyor. Diğer yandan, Euro Bölgesi yatırım güven endeksi Şubat ayında 107.8 düzeyine çıktı. Yatırım güven endeksi bu düzeyiyle Mayıs 2000'den bu yana en yüksek düzeyi gördü.

22 Şubat 2011 Salı

Protestolarla petrolde arz kesintisi görülmüyor

Ortadoğu ülkelerinde tırmanan gerilim, petrol arzına yönelik endişeleri artırıyor. Hükümet karşıtı tepkilerin yoğunlaştığı Tunus, Libya, Yemen ve Mısır'ın toplam petrol üretimi 2 milyon 800 bin varille dünya petrol üretiminin yüzde 3.5'ini oluşturuyor. Bu ülkelerin günlük petrol üretimi toplamı 2.8 milyon varil. Politik risklerin giderek artmaya başladığı İran, Suriye ve Cezayir'in dünya günlük ham petrol üretimindeki payı ise yüzde 8'e yaklaşıyor. Diğer petrol üreticisi Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden Irak, Nijerya ve Sudan'ın toplam petrol üretimi 5 milyon varile yaklaşırken, bu ülkelerin dünya petrol üretimindeki payı yüzde 6'nın az üzerinde bulunuyor. Dünyanın en büyük petrol üreticisi konumundaki Suudi Arabistan ise günlük 9.7 milyon varillik üretimiyle dünya petrol üretiminin yüzde 12'sini sağlıyor. Uzmanlar, petrol fiyatlarındaki artışın spekülatif nitelik taşıdığına dikkat çekerken; protestoların en sert şekilde gözlendiği Tunus, Mısır, Yemen ve Libya'dan kaynaklanan bir arz kesintisinin giderilebilir boyutta olduğuna işaret ediyorlar. Petrol fiyatları siyasi gerilimin tırmanmasıyla Haziran 2008'den bu yana en yüksek düzeye tırmanmış durumda. Diğer yandan, gelişmiş ülkelerin üye olduğu Uluslararası Petrol Ajansı'nın Başkanı Nabuo Tanaka, Libya'dan arz kesintisi yaşanması halinde petrol rezervlerinin devreye alınabileceğini söyledi. Tanaka, petrol fiyatlarının ortalama 100 doların üzerinde seyretmesi halinde, bunun 2008 Krizi'ne benzer bir krizin yaratılmasına neden olabileceğini de vurguladı.

Libya'da protesto sürüyor, Kaddafi gitmiyor

Ortadoğu'da protesto gösterilerine en sert tepkinin verildiği, şimdiye kadar 500'den fazla kişinin hayatını kaybettiği Libya'da protestoların odağındaki Devlet Başkanı Muammer Kaddafi görevinden ayrılmayacağını söyledi. Ülkeden ayrıldığı söylentileri ardından devlet televizyonunda bir saati aşkın süre konuşan Kaddafi, göstericilere karşı sonuna kadar mücadele etmekte kararlı olduğunu söyledi. Kaddafi, "Bu yolda gerekirse şehit olmaya hazırım" derken, protesto gösterilerinin batı ülkelerince uyuşturulmuş kişiler tarafından yurtdışından örgütlendiğini söyledi. Kaddafi, "Diğer devlet başkanları gibi istifa edecek bir konumda değilim, çünkü devlet başkanı değil devrimin lideriyim" dedi. Önceki yönetimi devirerek iktidara geldiği 41 yıllık dönemdeki en sert tepkilerle karşı karşıya kalan Kaddafi, "Libya'ya karşı silah kullananlar ölümle cezalandırılır" dedi. Kaddafi'nin sözleri uluslararası kamuoyu tarafından tepkiyle karşılandı. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Libya'da kabul edilemez nitelikteki şiddete son verilmesini isterken, ülkedeki olayların kaygıyla izlendiğini söyledi. Clinton, ülkedeki Amerikalıların güvenliğinin birinci öncelikte olduğunu belirterek, başkent Trablus'taki ABD Büyükelçiliği'nin boşaltılacağını kaydetti.

'Topal ördek' Weber'den kurtarma fonuna sert çıkış

Avrupa Merkez Bankası'nda Jean Claude Trichet sonrası en güçlü aday olarak görülmesine karşılık, Almanya Merkez Bankası başkanlığı görevinden ayrılmayı kararlaştıran Axel Weber, Avrupa'nın krize karşılık geliştirdiği çözümleri eleştirdi. Ekim ayı sonunda görevinden ayrılmaya hazırlanan Almanya Merkez Bankası Başkanı Axel Weber, Financial Times'a yazdığı makalede, gelecekte oluşacak mali krizleri önlemek üzere oluşturulan Avrupa Kurtarma Fonu'nun büyütülmesinin yetersiz kalacağını söyledi. Weber, Avrupa Kurtarma Fonu aracılığıyla ülke tahvillerinin alımını uygun bulmadığını kaydederek, fondan yararlanacak ülkelere düşük faiz uygulanmaması gerektiğini söyledi. Weber, kriz döneminde dahi ülkelerin kendi başlarına bütçe sorumluluğundan vazgeçmemesini istedi. Avrupa Merkez Bankası yetkilileri geçici bir süre için zor durumdaki ülkelerin tahvillerinin alınmasına destek verirken, Almanya hükümeti krizin başladığı günden bu yana kurtarma fonunun artırılmasına karşı çıkıyor. Diğer yandan, Almanya Ekonomi Bakanı Rainer Bruederle, Avrupa Kurtarma Fonu'nun büyütülmesinin vergi ödeyenler üzerindeki yükü artırmanın dışında herhangi bir işe yaramayacağını söyledi.

Moody's Japonya'nın not görünümünü düşürdü

Derecelendirme kuruluşlarının Japonya'ya uyarıları giderek artıyor. Standard and Poor's'un 27 Ocak'ta Japonya'nın kredi notunu AA'dan AA-'ye indirmesi ardından, bir diğer derecelendirme kuruluşu Moody's Japonya'nın not görünümünü durağandan negatife indirdi. Ülkenin AA2 olan kredi notunu teyit eden Moody's, not görünümünün değiştirilmesine gerekçe olarak, borç dinamiklerinde değişiklik olmaması ve hükümetin borç stokunu azaltmak üzere hızlı adım atmaması gerektiğini söyledi. Moody's'in görünümü değiştirmesi olası bir kredi notu indirimi niteliğinde ilk adım niteliğini taşıyor. Halen Moody's'in Japonya'ya verdiği not S&P'nin verdiği notun bir kademe üzerinde bulunuyor. Japonya'nın kamu borcu milli hasılasının yüzde 200'ünün üzerinde bulunurken, bu rakam tüm sanayileşmiş ülkeler arasındaki en yüksek düzeyi ifade ediyor. Moody's açıklamasında, Japon hükümetlerinin kamu borcunu düşürmek üzere yeterince güçlü davranmadığına işaret edildi. Japonya Merkez Bankası Başkanı Maasaki Şirakava da geçen ay yaptığı bir açıklamada, "Hiçbir ülke yüksek kamu açığı vererek açıklar vererek devam edemez" demişti. Japonya Hükümet Sözcüsü Yuiko Edano, mali istikrarın onarılması için çabaların artırılacağını söylerken, "faizler ve yen moody's'in hareketinden etkilenmez" dedi. Japonya'da görünümün değiştirilmesi piyasalara ciddi tepki yaratmadı. Tokyo Borsası'nda Nikkei 225 Endeksi yüzde 1.8 gerileyerek 10 bin 664 puana inerken, Japonya'nın kredi risk sigortası niteliğindeki 5 yıllık CDS'leri 102.3 oldu. KJ