8 Eylül 2010 Çarşamba

IMF 4. madde değerlendirme raporu

IMF 4. madde görüşmeleri ardından yayımlanan raporu pdf olarak görüntülemek için tıklayınız.

IMF: Mali Kural bekletilmeden geçirilmeli

IMF'nin Türkiye için üç yıl aradan sonra yaptığı 4. madde görüşmelerine ilişkin yayımlanan raporda, Mali Kural Yasası'nın gecikme olmadan çıkarılması gerektiğinin altı çizildi. Raporda, mali kuraldaki gecikmenin hükümetin mali alandaki itibarının zarar görebileceği vurgulandı. IMF raporunda, mali kuralın maliye yönetiminde gerekli iyileşme ve şeffaflığı sağlayacağı belirtildi ve, "IMF mali kuralın 2009'da açıklanan Orta Vadeli Plan'dan daha üstün olduğunu ve Mali Kural Tasarısı'nın daha fazla gecikme yaşanmadan onaylanmasını tavsiye etmektedir... Mali kuralın hızla onaylanmaması halinde seçim dönemi öncesindeki fırsat penceresi kapanabilir ve yetkililerin mali disipline bağlılık konusundaki itibarı zarar görebilir" denildi. Raporda 2015'e kadar olan tahmin ufkunda göz önüne alınan baz senaryoya göre, Türkiye'nin kamu borcunun gayrı safi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranının azalmasını, brüt dış borcun ise artışa rağmen sürdürülebilir seviyede olmasının beklendiği kaydedildi. Ancak büyük dış şokların kamu borcundaki gerilemeyi durdurabileceğini hatırlatan IMF, döviz kurlarında oluşacak büyük şokların brüt borç stoku üzerinde risk yaratacağını kaydetti.

NBG, Finansbank'taki payını azaltacak

Bankacılık sektörüne ilişkin endişelerin arttığı dönemde, Yunanistan'ın büyük bankası NBG'den süpriz bir plan açıklaması geldi. Plana göre, NBG'nin Finansbank'taki hisse oranı yüzde 99'dan yüzde 75'e düşürülecek. Banka'nın Atina Borsası'na yaptığı açıklamada, 2,8 milyar Euro'luk ve içinde Türkiye'deki iştiraki Finansbank'ta hisse satışını da getiren bir plan uygulanacagı vurgulandı. Buna göre NBG, Finansbank'taki hissesini yüzde 99'dan en az yüzde 75'e düşürecek. Finansbank'ın dün piyasa kapanışı itibariyle piyasa değeri 9,2 milyar TL düzeyinde. Şu anki piyasa değeri üzerinden yapılacak bir satış ile NBG'nin 2.3 milyar lira, yani 1.2 milyar euro civarında bir gelir elde etmeyi planladıgı ön görülüyor. Wall Street Journal'ın haberine göre, NBG buna ek olarak 631 milyon Euro'luk bedelli sermaye artıtımı yapacak, aynı zamanda 227 milyon Euro'luk da hisse senedine çevrilebilir tahvil ihracı gerçekleştirilecek. Sermaye artırımı sonrasında NBG'nin sermaye yeterlilik radyosu'nun yüzde 13.4'e çıkacağı öngörülüyor. Aynı zamanda artırım Yunan Hükümetin Banka'da bulunan 350 milyon Euro'luk imtiyazlı Hisse geri ödemesi için de kullanılacak. FİNANSBANK'TAN AÇIKLAMA Konuyla ilgili Finansbank da Kamuyu Aydınlatma Platformu'ndan bir açıklama yaptı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: Bankamız ana hissedarı National Bank of Greece tarafından 7 Eylül 2010 tarihinde yapılan açıklamaya aşağıda yer verilmiştir. "National Bank of Greece ("NBG") Yönetim Kurulu, bankanın sermaye yapısını daha da güçlendirmek ve bankaya stratejik esneklik sağlamak amacıyla gerçekleştirilmesi planlanan yaklaşık 2.8 Milyar Avro tutarında kapsamlı sermaye artırımını onaylamak üzere 10 Eylül 2010 tarihinde toplantıya çağırılmıştır. NBG'nin önerdiği sermaye planı çerçevesinde: - "Tümünü yüklenim" yöntemiyle gerçekleştirilecek, 2010 Ekim sonunda tamamlanması planlanan bedelli sermaye artırımı ve - NBG'nin Türk iştiraki Finansbank'ın mevcut sermayesini temsil eden bir kısım payların ve sermaye artırımı yoluyla ihraç edilecek bir kısım payların halka arzı düşünülmektedir. Planlanan arzı takiben NBG'nin Finansbank'da en az 75% oranında çoğunluk hisseye sahip olmaya devam etmesi planlanmaktadır. Finansbank hisselerinin halka arzının gerçekleştirilmesi ve zamanlaması, gerekli yasal izinlerin alınması ve uygun piyasa şartlarının gerçekleşmesi gibi çeşitli koşullara tabidir Sermaye planının her iki kısmının da başarılı bir şekilde tamamlanması durumunda, NBG'nin ana sermaye yeterlilik oranının yaklaşık 380 baz puan artması beklenmektedir."

7 Eylül 2010 Salı

İnşaat canlandı, yapı ruhsatları 2008'e döndü

Krizin derinleştiği 2009 yılında durgunluğa giren inşaat sektörü, 2010'un ilk yarısını oldukça hareketli geçirdi. 2010 yılı ilk yarısında belediyelerin yapı ruhsatı verdiği bina sayısı, yüzölçümü, daire sayısı ve bunların değeri, gerek krizin yaşandığı geçen yıla gerekse de kriz öncesi 2008 yılına göre artış gösterdi. Ancak 2009 yılında yapı ruhsatı verilen bina sayısında azalma yaşandığı için 2010 yılında yapı kullanma izin belgesi alan bina sayılarında azalma gözlendi. TÜİK'in yayımladığı 2010 yılı ikinci dönemine ilişkin yapı izin istatistiklerine göre, belediyelerin yapı ruhsatı verdiği bina sayısı geçen yıla göre yüzde 8.4, 2008'e göre yüzde 7.03 artarak 52 bin 647'ye yükseldi. Bunları yüzölçümü geçen yıla göre yüzde 23.6, önceki yıla göre yüzde 16.1 artışla 63 milyon 700 bin metrekareye ulaştı. Yapı ruhsatı verilen yapılarda daire sayısı 2009'a göre yüzde 29.1, 2008'e göre de yüzde 19.38 artarak 322 bin 30'a çıktı. 2010 yılı ilk yarısında ruhsat verilen yapıların değeri de 2008'e göre yüzde 12.7, 2009'a göre yüzde 30.8'lik artışla 36 milyar 177 milyon 590 bin liraya yükseldi.

Stres testlerinde 'sulanma' şüphesi

Yüksek borçlu ülkelerin tahvillerinden kaynaklanan risklerin Avrupa banka stres testlerinde dikkate alınmaması, ülke CDS'lerini yükseltirken, Euro'yu düşürdü. Avrupa'da bankalar ile ilgili kaygılar tam da yatışmışken, Wal Street Journal gazetesinin haberi piyasalardaki bankacılık endişelerini canlandırdı. WSJ'nin haberine göre Avrupa'da büyük bankalara yapılan stres testleri bazı bankaların potansiyel olarak riskli devlet tahvili varlıklarını düşük gösterdi. Testin bir parçası olarak Avrupa'nın en büyük 91 bankası ellerindeki Avrupa ülkelerine ait devlet tahvili miktarını belirtmek durumundaydı. Regülatörler rakamların, bankaların elindeki tüm Avrupa devletlerine ait tahvil miktarını gösterdiğini söyledi. Bankaların açıklamaları incelendiğinde bazı bankaların regülatörlerin istediği kadar net bilgi vermediği görülüyor. Habere göre, bazı bankalar bazı bonoları dışarıda bırakırken bazıları da açık pozisyonlarının miktarını azaltmış. Temmuz ayında sonuçları açıklanan stres testini sadece 7 banka geçememişti. Wall Street Journal'ın haberi ardından yüksek borçlu ülkelerin tahvillerinden kaynaklanan risklerin Avrupa banka stres testlerinde dikkate alınmamasıyla ilgili kaygılar Euro'nun 1.28'e inmesine neden oldu. PIIGS olarak bilinen İrlanda, İtalya, Portekiz, Yunanistan ve İspanya'nın CDS fiyatları da yükseldi.

Sanayi üretimi Temmuz'da ivme kaybetti

Sanayi üretimi Temmuz ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 8.6 artış gösterdi. Böylece sanayide krizden çıkışla birlikte geçen yıl aralık ayında başlayan kesintisiz üretim artışı süreci 8 aya ulaştı. Ancak, kriz dönemindeki dibe inişin baz etkisiyle krizden çıkışın ilk aylarında çift haneli yüksek düzeylerde seyreden artışlar, baz etkisinin azalıp giderek devreden çıkması paralelinde küçülerek temmuzda tek haneli düzeye inmiş oldu. TÜİK tarafından açıklanan Sanayi Üretim Endeksi, Temmuz ayında, Haziran ayına göre yüzde 0.3 oranında 0.7 puan düşerek 119.9'a indi. Endeks, geçen yılın Temmuz ayındaki düzeyine göre ise yüzde 8.6 oranında artarak 9.4 puan artış gösterdi. Sanayi üretimi geçen yıl Temmuz ayında önceki yılın aynı ayına göre yüzde 9 düşüş göstermişti. 2010 başından beri, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretim endeksinin değişim oranları sırasıyla yüzde 0.9-1.2-1.0-0.8-1.9 olarak gerçekleşirken, Haziran'da yüzde 2.2 bir gerileme olmuştu. Temmuz endeksine göre aylık üretim artışı yüzde 0.3 gibi çok küçük bir oranda kalması, sanayinin ivme kaybettiğine işaret ediyor.

Memur zammının bütçeye yükü 6.7 milyar lira

Toplu görüşmelerde ortaya çıkan yüzde 4 artı yüzde 4'lük memur maaş zammı, yeni yıl bütçesine 6,7 milyar lira ek yük getirdi. 80 liralık ek ödeme artışı için çıkarılacak kararnamede, bazı memur gruplarına bu tutarın da üzerinde ek ödeme zammı yapılması düşünülüyor. Geçen yıl yayımlanan Orta Vadeli Program ve Mali Planda, 2011 yılı enflasyon hedefi yüzde 4,9 olarak belirlenirken, memur maaşlarına yılın ilk 6 aylık döneminde yüzde 2,7, ikinci 6 aylık döneminde de yüzde 2,7 olmak üzere kümülatif yüzde 5,47 zam yapılması öngörülmüştü. Bu zammın 2011 bütçesine ek maliyeti de 3,1 milyar lira olarak hesaplanmıştı. Bu yılki toplu görüşmelere başlanırken de, memur maaşlarındaki 1 puanlık artışın bütçeye maliyetinin 735 milyon lira olduğu belirtilmişti. 29 Ağustos'ta tamamlanan toplu görüşmelerde, Memur-Sen'le memurlara yeni yılın ilk yarısında yüzde 4, ikinci yarısında da yüzde 4 zam yapılması konusunda mutabakata varıldı

6 Eylül 2010 Pazartesi

Roubini: Kurlar daha cazip hale gelecek

Küresel krizi iki yıl önceden tahmin eden New York Üniversitesi Öğretim Üyesi Nouriel Roubini, ikinci bir durgunluk yaşanması halinde, dolar, yen ve İsviçre Frangı'nın altına oranla daha ciddi bir yatırım aracı haline gelebileceğini öngördü. Bloomberg International'a konuşan Prof. Roubini, kriz dönemlerinde altına ilginin artabileceğini ancak para birimlerinin daha likit olması nedeniyle yatırımcılar tarafından tercih edilebileceğini ifade etti. 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana hisse sahipliği oranının en düşük olduğu dönem yaşanırken, İsviçre Frangı Euro karşısında rekor düzeye tırmandı. Japon yeni ise dolar karşısında 1995'ten bu yana en yüksek düzeyden işlem görüyor. Bu yılın başından bu yana altının ons fiyatı ise yüzde 14 artarak 1.241 dolara tırmandı. Altın fiyatlarının şu anki düzeylerini koruyacağını öngören Nouriel Roubini, "Enflasyon tehdidi altın fiyatlarını sıçratabilir, ancak gelişmiş ülkelerde enflasyon değil tam tersine deflasyon işaretleri var" dedi. Roubini, küresel finans sisteminde yeni bir erimenin altın fiyatlarını tırmandıracağını belirterek, "Finans sektörü zaten durmuş halde, bu süreçte altın yatay seyredecektir" dedi. Roubini, ABD ekonomisinin yılın ikinci yarısında ivme kaybedeceğini belirtirken, istihdam piyasasındaki zayıf görünümün aynen devam edeceğini ifade etti. Kriz döneminde ABD'de 14 milyon kişi işinden olurken, işsizlik oranı yüzde 9.6'ya tırmanmış durumda.

BIS: Borçlanmayı azaltmak büyümeyi yavaşlatmaz

Merkez bankalarının üyesi olduğu Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS), ülkelerin borç düzeyini düşürücü politikaların büyümenin hızını yavaşlatıcı unsur olmayabileceğini öngördü. Kuruluş, yayınladığı dönemsel raporda, tüm krizler sonrası borç düzeyinin hızla düştüğüne işaret ederek, borç düzeyinin azaltılmasının kaçınılmaz olduğunu kaydetti. Hükümetlerin kriz öncesi borçlanmayı tetikleyen düzenlemeleri onarması gerektiği vurgulanan araştırmada, bu tür bir uygulamanın zamanında yapılması halinde bankaların uğradığı zararı çok daha önce fark edebileceği ve sermayesini yeterli düzeye çıkarabileceği kaydedildi. BIS Ekonomi Bölümü Başkanı Stephen Cecchetti, "Kriz sonrası dönemde özel sektör ve bireysel borçlanmaların ciddi oranda zayıflayacağı söylenebilir" dedi. Araştırmada, Japonya'da 1992-1997 döneminde kredilerin milli gelire oranının yüzde 7 azaldığı kaydedilirken, 1999-2008 döneminde ise aynı oranın yüzde 26 azaldığı vurgulandı. Araştırmada, Japonya deneyiminden hareketle politikacıların öncelikle bankacılık sektörünü onarmaya yönelmesi önerildi. BIS'in hazırladığı Basel 3 düzenlemeleri, bankaların sermaye yükümlülüklerini artırırken, uzmanlar, dört yıllık bir süreçte küresel büyümenin yılda yüzde 0.2 azalacağını öngörüyorlar.

Trichet'ten Avrupa ülkelerine 'birlik' çağrısı

Kriz sonrası dönemde aldığı kararlarla ciddi kredibilite kaybına uğrayan Avrupa Merkez Bankası Başkanı Jean-Claude Trichet, Avrupa Birliği ülkelerini Uluslararası Para Fonu üzerindeki etkisini koruması için birlikte hareket etmeye çağırdı. İtalya'nın Cernobbio kentindeki uluslararası ekonomi konferansı ardından açıklamalarda bulunan Trichet, "Avrupalılar küresel alanda etkinliği artan IMF'nin, yeniden yapılanmasında söz sahibi olmalı" dedi. ABD, Uluslararası Para Fonu'nun 24 üyeli yönetim kurulunda gelişmekte olan ülkelere daha fazla söz hakkı verilmesi konusunda baskı yapıyor. ABD yönetimi, geçen ay, IMF Yönetim Kurulu'nda aralarında Belçika ve Hollanda'nın da bulunduğu bazı Avrupa ülkelerinin yerini korumasına yönelik düzenlemeye hayır oyu vermişti. ECB'nin bankacılık sektörüne verdiği desteğe de değinen Trichet, bankacılık sektörüne likidite verilmesi kararının oybirliği ile alındığını kaydetti. Trichet, geçen hafta yaptığı açıklamada, bankacılık sektörüne yardım önlemlerinin 2011 sonuna kadar sürdürüleceğini kaydetmişti. Trichet, Avrupa Birliği ve IMF'den üç yıllık 110 milyar Euro tutarında destek sağlayan Yunanistan'ın yapısal reformlar konusunda kararlı olduğunu da sözlerine ekledi.