
Küresel krizi iki yıl önceden öngören New York Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Nouriel Roubini, Türkiye'nin ekonomik performansını olumlu değerlendirerek, "Rehavete kapılmanın zamanı değil" dedi. Prof. Roubini, Garanti Yatırım'ın hazırladığı Mali Piyasalar Stratejisi'ne değerlendirmelerde bulundu.
Global ekonomi toparlanma yolunda yalpalayarak da olsa ilerlerken, yolda büyük delikler beliriyor.
RGE hala yavaş ve U şeklinde bir toparlanma öngörse de, Dünya’nın bazı bölgelerinde, özellikle
Avrupa’da çift dipli resesyon ihtimali güçleniyor. Kriz henüz geride kalmış değil. Daha doğrusu,
krizde bir sonraki aşamaya geçtik; Hükümetler özel sektör zararlarının önemli bir kısmını
kamulaştırdı ve ülke borç krizleri –Yunanistan gibi- dünyanın yeni baş ağrısı haline geldi. Tehlikeyi
kesinlikle atlatabilmiş değiliz.
Tarih gösteriyor ki, finansal krizler birbirine benziyor ve Türkiye de bu krizlere yabancı değil.
Türkiye‘nin hikayesinde dikkat çekici olan, yetkililerin 2000-2001 krizini ekonomiye esneklik
kazandırmak ve reformları gerçekleştirmek için bir fırsat olarak kullanmalarıydı. Dünya bu açıdan
Türkiye’den ders almalı. Geçen yıl ekonomideki %4.7’lik daralmadan sonra OECD, 31 üye ülke
arasında en güçlü ekonomik büyüme sağlayacak ülkenin Türkiye olmasını bekliyor.
Bu yılki güçlü toparlanmanın en önemli nedeni, Türkiye’nin güçlü bankacılık sistemi oldu. Sistemin
kırılganlığı 2000-2001 krizinde anahtar rol oynarken, sonrasında yapılan reformlar işleri tamamen
değiştirdi. Bağımsız bir düzenleme kuruluşu olan BDDK’nın kurulması, kriz sonrası sorunlu
bankalara müdahale edilmesi ve dalgalı döviz kuru rejimine geçilmesi gibi makroekonomik
reformlar, sektörün global ekonomik krize karşı esnekliği artırıldı. 2009 yazında RGE’nin de tahmin
ettiği gibi, uygulanan reformlar sayesinde Türkiye, Avrupa’da diğer gelişmekte olan ülkelerdeki
banka sorunlarından uzak durarak hızlı toparlanma sürecine girdi. Ekonomideki toparlanma ancak
küresel ekonomilerde kalıcı toparlanmayla mümkün olacak.
Şimdi yapılacak tek şey rehavete kapılmamak. Son yıllarda ihracat pazarlarındaki çeşitlenmeye
karşılık, AB ülkeleri toplam ihracatın %46’sını oluşturarak yine en fazla ihracat yapılan bölge oldu.
Sonuç olarak Türkiye’nin Avrupa’da giderek yayılan borç sorunundan etkilenmemesi mümkün
değil. Bu nedenle yetkililerin bu tehlikeye karşı temkinli olmaları gerekiyor.
Buna ek olarak yetkililer, şu ana kadar olduğu gibi, iyi zamanları rekabet artırıcı ve büyüme
sağlayıcı reformlar yapmak yönünde kullanmalılar. Mayıs 2010’da hükümet mali disiplini
sağlayacak ve gelecek yılın bütçesinde etkileri görülecek olan Mali Kural’ın detaylarını açıkladı.
Hükümetin atacağı bir diğer olumlu adım ise Temmuz ayında açıklanacak olan Ulusal İstihdam
Stratejisi olacaktır. Kriz öncesinde zaten oldukça yüksek olan işsizlik oranı, Ocak-Mart döneminde
daha da yükselerek %14.4 olarak gerçekleşti. Türkiye demografik açıdan şanslı; nüfusun çoğunluğu
30 yaşın altında. Ancak bu genç insanlara iş yaratılamazsa, bu şans boşa harcanmış olacak. Bu
nedenle istihdam piyasasında reform yapılması gerçekten çok önemli.
Türkiye doğru yolda ilerliyor. Reformlar inanılır olduğu ve doğru uygulandığı sürece, yatırımcı
güveni için uygun bir ortam sağlanacak ve not artırım olasılığı yükselecektir. Bunların sonucunda
da ekonomik büyüme hızlanacaktır.
0 comments:
Yorum Gönder